Üç sene önce yazdığım yazımı yeni buldum ilginç geldi. Çalıştığım ilk işyerimde yaşadığım buhranı bu şekilde yazmışım. O zamanlar Felsefe okumama karşı çıkan babaya inat bir yarı-zamanlı iş bulup harcımı öderim demiştim…
5 Eylül 2008’deki yazı şöyle başlıyor:
İşteki ikinci hafta ve insanın insan haklarına aykırı bir yaratık olduğuna gönülden bağlılık.
AÜ‘ye kayıt edilen 6012 kişi. (Evet, okuduğum üniversiteme kayıt sırasında kullanılan numaratörü yapan bir Barkod firmasında çalışıyordum.) Sene MS. 2008 cahiliye devrine devam ve İlahiyat Fakültesine kayıt için resim veren kişi sayısı sayıyla da “1”, yazıyla da “bir”. Allah da bir! Ama kul birden çok olup kendini kaybetmiştir, tanrının vefatından çok önce. Fotoğraf günahsa, feysbuk kâfirliktir.
Ey iman edenler, tanrının öldüğünü duymadınız mı? Tanrı, insanlığı tanrısal kaotik düzenin güzelliğine terk edip gitti. Son peygamber neden son peygamberdi ki umudu kalsa göndermez miydi yenisini? (O zamanlar Niçe okunuyor tabi etkisi bol.)
İnsan, insan haklarına aykırı bir yaratıktır. Çoğaldıkça birbirlerinin dünya üzerindeki haklarına ortak çıkmakta ve hiç biri bu hakkından vazgeçmemektedir. Evet, sen ey yeni doğan. Bu tanrısız ve bol insanlı dünyada gereksiz bir bireysin. Bir anlık şehvet sonucu buraya geldin ve ne olup bittiğini fark edemeden okulu bitirdin.
Cebinde kelimelerin, sırtında inançların ve sevgilerin, ezildikçe ezildin. Nereye çektilerse çekildin, ne dedilerse yaptın, isyan etin atıldın, itaat ettin kapıldın. Sor kendine “ben, farklı ne yaptım?”
Ve nolur tanrı şahidin olsun bana dürüst bir cevap ver, sence tanrı hâlâ yaşıyor mu? O’nu hissedebiliyor musun?
6 Eylül 2008: (ve ertesi gün son yazı, sonra uzun süre yazmamışım)
İş süresince her aksilikte, her hor görülmede, her sıkıntıda, her beklenti çıkmazında yaşanan öfke patlamasının zamanla birikip mesai bitiminde buharlaşması. Gün boyunca şunu da yazacam bunu da yazacam çok pis koyacam derken yumuşak evin, yumuşak şevkati ile geç saatlere kadar mayışma. Sonra uyuma. Sabah erkenden kalkış, yol boyuca uyanamayış ve okunamayan kitaplar. Böyle mi buyurmuştu Zerdüşt? Böyle okunamadı o kitap, böyle böyle haftlarca çantada taşındı ve dış kabı yıprandı okunanlar da unutuldu Zerdüşt… Nereye gidiyor, neden bunu yapıyorsun? Nedir kendinle derdin? Neden felsefe, neden bu yaşa kadar bu inat, tanrını bile kaybetmişken nasıl yolunu buluyorsun serduş, yeme bizi…
Blog bu iki yazıyla noktalanıyor. Şimdi aldım, buraya koydum. Buraya, yani yıllar sonra araya araya bulduğum ve sevdiğim işimde çalışırken yaptığım siteme koydum.
İşte o bunalımlı zamanlarda peder “gel” dedi, “Ostim’de benim yanımda çalış 500 TL için değer mi?” Bir ay o Barkod firmasında çalıştıktan sonra bir sene de Ostimde Elektrik Panosu yapmaya, öğle aralarında ise felsefe kitabı okumaya çalışıtım. Olmadı…
Bir çıkış yolu bulmalıydım, bir şeklide bu mühendis camiasından kurtulmalıydım. Mesleğimi duyan herkes beni insansız işlere sürüklüyor, ben de kendimden gittikçe uzaklaşıp kaybolucam diye korkuyordum. Sonra aklıma bir fikir geldi: Bilgisayar! Bilgisayarla daha nitelikli, içinde insanların olduğu bir ofis işi bulabilirim, dedim. Bilgeadam kursuna yazıldım. Öğrenme fetişi olduğumdan, aynı bir camış gibi Sistem ve Ağ kursundan başladım fakat 3D kursu da vardı. Daha cazip geldi, biter bitmez ona başladım. Bu arada Ostim’de çalışmaya ve DTCF’de Felsefe okumaya devam ediyorum. Ardından Web Grafik Eğitimi dikkatimi çekti. Hmmm web tasarımı? 3D bitince hemen ona başladım, sonuçta belli bir para karşılığı iki sene Bilgeadam’da sınırsız eğitim alabiliyorsun, benim gibi kararsızlar için güzel bir tuzaktı…
Neyse Web Grafik’te dikiş tuttu. Yayınevinde iş buldum. 1500 TL. Tüm bunları yaşamış biri için ideal bir para bence… Yakında bir sene olacak bu işe başlayalı. İşimi gerçekten seviyorum. Para kazandığım için artık kapitalist dünyanın dedikoducuları da beni seviyor. Ama kitabevinde çalıştığım halde kitaplara hâlâ uzağım. Yoksa?
Evet, editörlerle kanka olmak yetmiyor azizim, editör olmak istiyorum. Hem para kazanıp hem kitap okumak. Artık yeni hedefim bu. Üniversitede dikiş tutturamadık bari entellektüel camiada tutturayım diyorum nasıl?
Bakalım, hele şu internet projelerimin altyapıları bitsin de…
Bir cevap yazın