Kaptanın Seyir Defteri: 2014.06.19. Dört gündür kıpırdamadan bu ikinci el F-16 koltuğunda ilerliyorum. Yediğim kozmik radyasyonun haddi hesabı yok. Kokpitte benimle birlikte bir de güve cesedi uçuşmakta. İnanılır gibi değil, 1972 Apollo 17 görevinden beri, yani 42 yıldır, bu kadar ileri giden olmamıştı. Neden bu kadar içimize kapandık? Korkacak ne var? Dünya daha mı az korkunç? Ankara da mı az soğuk? İnsan nereye gitse yalnız; çünkü insan yalnızlığın ta kendisi.
[Okumaya devam et…]
Ay’a Yolculuk 3. Gün: Kırık Kalpler ve Bozuk Cihazlar
Kaptanın Seyir Defteri: 2014.06.18, üçüncü gün. Bu sadece benim değil, bozuk bir kelebeğinin de uçuş hikayesi.
Tamir etmeyi severim. Çevremde bozuk cihazların varlığına katlanamam. Düzelmeli! Bozuk ekran, bozuk bilgisayar, ütü, musluk, kombi, mutfak robotu ne varsa yaşama döndürmek bana inanılmaz keyif verir. Bazen iki bozukluğu tek bir cihaza tamamlarım, onlar benim çocuklarım, emeğimden ne katarsam o kadar benim. Bu yüzden adım çıktı tamirciye inmez tornacıya, gerçi hoşuma gitmiyor da değil hani; çünkü mutlaka bir güzel gözlünün, bir kırmızı rujlunun, bir parlak ojelinin cihazı bozulur ve ben de o güzel ellerle gelen hastayı bir tatlı muhabbet karşılığı iyi ederim; ancak asıl ilgi alanım hep geri planda kalır. Bozuk şeyleri onarmak iyi hoş da peki, ya kırık kalpler?
[Okumaya devam et…]
Ay’a Yolculuk 2. Gün: “I believe in Internet!”
Kaptanın Seyir Defteri: 2014.06.17, dört günlük Ay yolculuğumun ikinci günü. Hava parçalı kozmik yağışlı, radyasyon seviyesi beklediğimden yüksek, vücudumda uyuşukluk. Ay’a fosforlu bir mayonez öbeği olarak varabilirim. Organik gözle orayı görmek isterdim, bu gidişle tüm spekturumlar bana açılacakmış gibi geliyor. Güneş pillerim sadece bilgisayar sistemine ve koltuk ısıtmasına yönlendirdim. Uzaya kırıntı yapacak gıdalar götürmeyin, uçuşan kırıntıları hüpletmekten başım döndü, pipetli koyu sıvı gıdalar en iyisi, mesela boza veya öğütülmüş aşure.
Gerçek mi? Hayal mi? (İlk Kapak Tasarımım ve Onun Bilimkurgu Öyküsü)
Beş yaşımda piyano çalmaya, sekiz yaşımda sakız çalmaya başladım diyemem; ama on yaşımda kitap kapağı tasarlamaya başlamışım. Gerçi bu güne kadar tasarladığım kitap kapağı sayısı bir elin parmakların geçmez ama olsun. Filmlerdeki gibi küçük yaşta yapmaya başladığım havalı bir şey bulmanın sevinci içindeyim. Tasarımı bulur bulmaz hemen afişe dönüştürdüm, afiş istemeden de olsa biraz eskiye özlem ve biraz da sistem eleştirisine dönüştü :)
[Okumaya devam et…]
Rapunzel’in Anlatılmayan Öyküsü
Yıllar önce yaşadığım uzun hikayenin en ahenkli kısmı…
Ön Bilgi: Rapunzel, hapsedildiği kulede yalnız değildir. Odasındaki küçük kafeste ona aşık sivri dilli bir yaratık vardır.
[Okumaya devam et…]
Ay’a Yolculuk 1. Gün: İstanbul’dan Kaçış
Kaptanın Seyir Defteri: 2014.06.16. Kayda geçsin, Ay’daki kurumuş cesedimi bulduklarında Uçan Güve karakutusundan dinleyecekleri bu olsun. Muhteşem bir manzaranın ortasında, cennete nasıl mahsur kaldığımı anlatayım size.
Uçan Güve: Bir Ankara Ostim Bilimkurgusu (Öykü)
1. Vecihi’nin Notları
15 senedir, trafik kurallarının olmadığı, kırmızıyı sadece kadın üzerinde görünce durulan bu yerde; babadan oğula geçen ataerkil atölyelerin, teknolojinin, ağır ve hafif sanayinin üretildiği, Ortadoğu’nun en büyük sanayi kentinde, Ankara Ostim’de çalışıyorum.
[Okumaya devam et…]
Doktor, Ankara ve Kaldırımlar…
Edebiyat atölyemizdeki 7. çalışmamız oldukça zordu. Önceden belirlenmiş cümlelerden biriyle “Kaldırıma ayağı takıldı düştü.” başlayıp devamında da diğerlerini kullanıp tek sayfalık hikaye oluşturmamız gerekiyordu. Alacağın olsun Gaye Hoca. Neyse yine de ortaya anlaşılır metaforik bir çalışma çıktı. Bana ilham kaynağı olan Ankara kaldırımlarına ve doktorlarımıza sevgilerimi sunarım. Haydi bakalım.
Bir Türkü Öyküsü: Babaannem Cemile
Bir ayakkabı mağazasındayım. Hem kel hem de fodul erkek arkadaşımın ve babetçi ablamın aksine, topuklu ayakkabılara bayılırım. 23 pontluk ayakkabıları, tıkır tıkır denemeye başladığım anda kendimi kaybederim. Dünyaya 15 cm tepeden bakmak… Erkek arkadaşım kompleks yapsa da düztaban ablama fenalık gelse de umurumda değil. Sanırım ben, efsane bacaklı babaanneme Cemile’ye çekmişim.
[Okumaya devam et…]
