Fight Club (1999) benim isyanımdı, hani metal müzikteki Smells Like Teen Spirit gibi sağlam bir isyan. O dönem izleyen kapitalizm müptelası çoğu genci etkilemişti. Ben de bu film patladığında Yeditepe’de mühendislikte okuyordum ve dışarıdan seçmeli ders alabileceğimizi ancak ikinci sınıfta fark ettim. “Selected Topics from Cinema” adında bir ders seçmiştim ve sinema ve diğer alandaki bilgilere ne kadar aç olduğumu gördüm. Sonra unuttum tabi. Derste filmleri Freud (Froyd) ve Lacan (Lakan) perspektifinden inceliyorduk tabi ben hiç bir şey anlamıyordum (henüz ne felsefe ne de sosyoloji okumuştum). Neyse anladığım kadarıyla final ödevi olarak Dövüş Kulübü filmini seçip analizini yaptım. AA gelmişti. Şimdi mühendis kafası ile ne kadar sistematik bir inceleme yaptığımı fark ediyorum. Hocanın istediği Lacan’cı analizlere girememişim ama Freud açısından elimden geleni yapmıştım.
Dikkat: Spolier Alert, yazı tamamen filmi izlemiş kişilere yönelik yazılmıştır.
Dövüş Kulübü (Fight Club) Film Analizi
Tarih: 22.01.2003
Okul: Yeditepe Üniversitesi
Filmin Konusu
Jack, anlatmaya başlar Ne ailesi, ne arkadaşları ne de uykusu vardır. Tüketici kültür içinde boğulan bir adamdır. Huzur bulabildiği tek sosyal ortam testis kanseri mağdurlarının ağlaştığı ve benzeri sosyal destek gruplarıdır. Hayatına giren bir kadın Marla ile bu gruplarda tanışır. Hemen ardından bir uçak yolculuğu sırasında ise Tyler’la tanışır. Seyahatindeki kısa söyleşiden sonra evine dönen Jack, apartman dairesinin patladığını görür. Tyler’ı arar. Tyler ile sıkı bir arkadaşlık başlar. Ardından birlikte bir dövüş kulübü kurarlar.
Filmdeki Temel Öğeler
1. Jack
Film, Jack’in uyku sorunlarıyla yakınmasıyla başlıyor. Yakındığı pek çok şey var ve bunları doğalmış gibi bir söylem gerçekleştiriyor. Aslında o da yaşamaktan pek memnun değil. Film zaten yaşamaktan memnun olmayanlarla dolu bir film ve derste pek bahsetmesek de “hiççilik” (nihilizm) akımına sıkı sıkıya bağlı bir anlayış sergilediğini söylemeden edemeyeceğim.
Jack genel olarak bastırılmış duygulara sahip bir kişidir. Süper egosun veya toplumsal şartlanmalar onun öyle olmasına neden olmuş olabilir. Bu bastırma (Repression) sonucunda kendisindeki (veya ‘İd’indeki) mutsuz olduğu şeyleri unutmuş olmak istiyor. Bu bilincin ürettiği bir çeşit savunma mekanizması. Fakat bu yeterli olmuyor, bilinçaltı bir şekilde üstün geliyor ve Tyler şekline bürünmüş tamamen marjinal ve topluma aykırı bir karakter olarak karşısına çıkıyor.
Ailevi durumu ise parlak değil, babası onu terk etmiş ve bu onu nihilist bir yöne kaymasına neden olmuş (bu Tyler da görünüyor). Marla ile Tyler’ın ilişkisini tanımlarken “aynı annem ve babam gibi ‘sevişmek’ dışında hiçbir zaman bir ararda olmuyorlar” diyor. Yani bu da bir çeşit savunma mekanizması “başkasına atma” (Projeksiyon) olarak düşünülebilir. Aslında Jack’in yaptığı her şey Tyler’ın üzerine kimi zaman da Marla’nın üzerine yapılmış “başkasına atma” şeklindeki savunma yöntemleri.
“Yine altı yaşında gibi oldum annemle babam arasında mesaj taşıyorum” demesinden de çocukluk çağının varoluş boyutunda arada kalmışlığını gösteriyor.
2. Marla
Marla her an ölebileceğine inanan bir kadın. Filmde “asıl trajedi ölmemem”, diyor. Ya cenaze elbisesi ya parti elbisesi ya da nedimelik giyiyor (bir dolara eskiciden aldığı tek sefer kullanılmış elbiseler, yani tek porsiyonluk ilişkiler gibi). O da Jack gibi sağlık sorunun olmadığı halde sosyal terapi guruplarına katılıyor. Çamaşırhanelerden elbise çalıp satıyor ve uyku hapı içerek intihar girişiminde bulunuyor (asıl amacı Jack’in dikkatini çekmek yani ilgi çekmek, bunu narsist bir davranış olarak ele alabiliriz). Geçmişi hakkında kesin bir bilgi yok; ama o da Jack gibi hayata tutunmakta güçlük çeken nihilist bir karakter.
Filmde Jack’in kendisiyle hesaplaşmaya daha doğrusu kendisinin öteki gerçek yüzünü görmeye başlamasına neden olan kilit bir rolü var. Jack, Marla sayesinde kendi ürettiği müthiş bilinçaltı savunma mekanizmasının ve Tyler’ın yarattığı devasa planı keşfediyor.
3. Tyler
Jack’in bastırılmış karakterinin bir isyan şeklinde tamamen Jack’in İd’ini sembolize eden bir kişi. Geceleri çalışan, film karelerinin arasına kimsenin fark edemeyeceği şekilde porno kareler ekleyen, büyük bir otelde garsonluk yaparken yemeklerin içine işeyen ve kendisine bir yumruk bile vurulmadan ölmek istemeyen biri. Döküntü bir evde kalıyor ve bomba yapımı, sabun yapımı, kulüp kurma gibi pratik bilgilere sahip.
Filmde söylediği çok önemli bir söz var “biz kadınlar tarafından büyütülmüş bir erkek nesliyiz, başka bir kadının aradığımız şey olduğunu hiç sanmıyorum” Nesne ilişkileri teorisine göre çocuklukta iki önemli kademe vardır. Birincisi ortak yaşam ikincisi ise ayrılık yani bireyselleşme, kendi karakterini oluşturma. Romanda bu ikinci aşamanın hiç olmadığını ve erkeklerinin annelerine bağlı, hatta kendi kararlarını kendileri veremeyen “bir başka deyimle ana kuzusu”, annenin kararlarına ve ilgisine muhtaç bir yapı içinde yetişiyorlar. Filmde de Tyler kendi işlerini kendi hayatını tekeline alamayan bir nesil olduklarını söylemeye çalışıyor. “Biz ne savaş gördük ne de açlık biz ara bir dönemin çocuklarıyız” sözleri de önemli.
(Ek 2017: Tabi o dönemde daha Gezi olayları ve toplumsal çalkantılar olmamış.)
4. Bob
Testis kanseri gurubunda rastladığı göğüsleri olan vücut geliştirmeci. Jack’in gerçekten sevdiği ve sonra bir eylem sırasında dramatik bir şekilde kaybettiği tek arkadaşı. Bundan dolayı Jack’in ipi kopuyor ve Tyler’a karşı isyan etmeye başlıyor.
5. Patron
Jack’in en nefret ettiği karakter. Ukala, düzenli ve despot. Sanırım Jack’e babasını hatırlatıyor bu adam. Ve Jack gibi o da bu tüketici topluma esir ve Jack onu tehdit ederken bu yanını kullanıyor, başarılı da oluyor. Aynı Tyler’ın Dövüş Kulübü mekanının asıl sahibine yaptığı gibi.
6. Jack-Tyler
Tyler Jack’e “ancak bir gün ölüp gideceğini kabullenirsen, bu kaderini kabullenirsen gerçekten özgür olursun” diyordu. Üstün insana giden yolun kaderini sevmekten geçtiğini söyleyen Nietzshe’yle ortak pek çok konu var bu filmde.
Önce tüketici toplumu eleştiriliyor. Bundan sonra şaşırtıcı bir biçimde “sahip oldukların sonunda sana sahip oluyor” düşüncesine kapılıp tüm bunlara karşı bir tavır almaya, toplum tarafından kabul göremediği için taşkınlık yapmaya başlıyor. Buna psikanalizde savunma mekanizmalarından biri olan “yüceltme” (Sublimasyon) diyoruz. Her ne kadar yüceltilecek işler yapmasalar da kendi nezrinde yüceltilecek taşkınlıklardır bunlar. Mesela bilgisayar dükkanlarına bombalar yerleştirmek, kredi kartı binalarını havaya uçurmak gibi.
Asıl olay tamamıyla Jack’in kendi kafasının içinde gerçekleşiyor. Ve Tyler karakterinin ayrıca canlandırılması bu bilinçaltındaki Id-SüperEgo çatışmasını oldukça iyi bir şekilde göstermesini sağlamış. Hatta bunu dövüşerek göstermişler.
7. Rüyalar
Rüyalar filmde pek ön planda olmasa da Jack’in bir kaç kişisel açılımında bize yardımcı oluyorlar. Mesela meditasyon sırasında gördüğü ilk rüya kendi mağarasına gittiğinde kendi hayvanını yani pengueni görüyor. Bu belki linuxun simgesine bir gönderme olabilir.
İkinci kez mağarasına gittiğinde güç aldığı hayvanı Marla oluyor. Sonra gerçekten bir rüya görüyor ve rüyasında Marla ile birlikte oluyor. Aslında gerçekten de birlikte oluyor ama o sırada kendisi Tyler’ın kontrolünde yani baskın İd’ni olduğu temel ihtiyaçlarını istediği gibi karşılayan İdin kontrolünde olduğu için hatırlamıyor. Ve bu birlikteliği Jack rüya olarak görüyor yani aslında filmin açılış sahnesinden beri süre gelen filmin sırrına en sağlam ip ucu olarak bu rüyayı örnek gösterebiliyoruz. Filmde rüyalar kişinin bilinç katmanları arasında bağlantıyı sağlayan sembolleri Freud’un rüya yorumlarının destekleyecek boyutta inceleniyor.
8. Jack-Marla
Jack başlarda Marla’yı çekici bulmuyor, aslında içgüdüsel olarak çekici bulsa da bunu kendisi de bilmiyor. Onu gizli mağarasında, rüyalarında görmesine rağmen ona olan tutkusunu kabul etmek belkide karşılaştığı ve kendisine en yakın olan kadını, benzer takıntıları ve yakın derecede ciddi sorunları olan bu kadını kabullenmek istemiyor. Burada savunma mekanizmalarından “başkasına atma” (projeksiyon) ile karşı karşıyayız. Tyler’ı bir kenara koyarsak Jack ve Marla ilişkisi Jack karakteri için çok önemli bir yer teşkil ediyor.
Jack kendisindeki yalancılığı Marla’ya yansıtıyor ve ondan nefret ediyor. Bu bir rahatlama şekli olmasına rağmen onu terapilerde karşısında yani kendi yalanlarını yansıtan kişiyi görmek onu rahatsız ediyor, tekrar uykuları kaçıyor ve bir çözüm arayışı kaçınılmaz duruma geliyor.
Jack’in “Bunlar benim terapi gruplarım… yoksa seni deşifre ederim” demesiyle zaten karşısındakine hiç hak tanımak istemediği Marla’nın bir işgalci olduğunu düşünerek kendini haklı göstermeye çalıştığı anlaşılabiliyor. Buna karşılık Marla da “ben de seni deşifre ederim” demesiyle” Jack eşit bir paylaşım yolu buluyor.
Birlikte oldukları rüyayı gördükten sonra yani Tyler’ın kızla yattığı sahneden sonra Marla Jack’in ikili davranışları karşısında şaşkına dönüyor.
Ayrıca Jack, Tyler ile Marla ilişkisin kıskanmaya başlıyor; fakat bunun da kabul etmek istemiyor. Jack’in Marla’ya olan nefreti arttıkça Marla’nın Tyler’a yani Jack’in İd temelli tarafına yaklaşımı artıyor.
9. Bir Birey Olarak Dövüş Kulübü
Dövüşü filmde içsel çatışmaların dışa yansıması olarak yorumlayabiliriz. Kulüp ise bu çatışmaları yaşayan insanların buluştuğu bir ortamı sembolize ediyor.
Dövüş Kulübü Kuralları:
- Dövüş Kulübünden söz etmeyin.
- Dövüş Kulübünden kimseye söz etmeyin.
- Biri “pes” derse sakatlanırsa veya bayılırsa dövüş sona erer.
- Yalnızca iki kişi dövüşür.
- Dövüşler teker teker yapılır.
- Tişört ve ayakkabı yok.
- Dövüş gerektiği kadar sürer.
- ve son kural eğer Dövüş Kulübündeki ilk geceniz ise dövüşmek zorundasınız.
Dövüş Kulübü Tyler’ın öncüsü olduğu akıma kapılan aykırı ve aykırı olmak isteyen insanların toplandığı bir kulüp. Bu birliktelik sayesinde kişiler ortak bir kimliğe bürünüyorlar. Bir aradayken kendilerini daha güvende ve daha güçlü hissediyorlar. Eğer dövüş kulübünü bir çocuk gibi düşünürsek. Annesi Tyler oluyor; bu suretle birinci aşama kulüp ve Tyler ortaklaşa bir yaşam sürüyorlar. Tyler gerekli objeleri kulübe yani çocuğuna yüklüyor (child-caretaker) ve bir kimlik oluşturması için gerekli tohumları ekiyor. Sonunda (speration) ayrılma safhası geliyor. Ve dövüş kulübü aynı ilerde kurulacak ordu gibi kendi başına bağımsız bir kulüp oluyor. Her ne kadar Türk anacıl yapısına uygun davranan Jack, Kulübü sahiplenmeye çalışsa da Tyler araba ile kaza yaptıkları sahnede, olgun bir yetiştirici gibi kulübün kendilerinden bağımsız olduğunu ve herkese ait olduğunu söylüyor, yani merkezi yönetimden bağımsız ve içe dönük bir yapı.
Sonuç olarak kulübü bir çocuk gibi kimlik oluşumu sahfalarından geçtiğini düşünürsek Dövüş Kulübü belkide postmodern açıdan en sağlıklı büyüme ve gelişme aşamalarından geçmiş ‘olgun’ bir birey olmuş diyebiliriz.
10. Ödevler
Tyler’ın üyelere kendi felsefesine uygun ev ödevleri veriyor. İlerde geniş çaplı eylemlere dönüşecek bu hareketler dövüş kulübü üyelerinin topluma karşı olan ezikliklerinin üstüne çıkmasını amaçlıyor. Bilgisayar mağazaları patlatılıyor, zengin arabalarına kuşların pislemesi sağlanıyor yani tamamen toplumun baskın kesimine patronlara, zenginlere ve tüketmekten başka bir şey düşünmeyen kesime karşı bir başkaldırı temelli eylemler; onları başkaldırmaya onları da kendileri gibi baskıdan örf ve adetlerden bağımsız hale getirmek ve tabuları yıkmak için hazırlamayı amaçlayan hareketler.
Bu ödevlerin gerçekleştirildiği en etkileyici sahne Tyler’ın Raymond adındaki bir kasiyerin beynine silah dayayıp kurdukları diyalog olmuştur. Tyler ona ne okuduğunu sorar. Raymond ona “Biyoloji” der. Peki ne olmak isterdin diye sorar: Raymond’da ona “veteriner” olmak istediğini söyler. Tyler buna karşılık “o zaman seni denetliycem adresini biliyorum eğer 6 hafta içinde veteriner olmak için çalışmıyorsan öleceksin” der (ardında koş Forest koş yani Forest Gump’taki saf karaktere bir gönderme yapar). Bunu üzerine Jack bunun amacı neydi diye sorduğunda. Tyler ona “yarın, Raymond için en güzel gün olacak” der. Burada Tyler insanlara İdlerindeki bastırılmış duyguların açığa çıkmasına yol açarken aynı zamanda ruha iyi gelen ?! süper egoyla ilgili çalışmalara da önem veriyor yani insanlara toplumun baskısından tüketici kafasından kurtarmak için kendine has bir yöntem geliştirmiş. Aynen sahnenin sonunda Jack’in dediği gibi “Tyler’ın tarzıyla oldukça mantıklı.” (İzle)
11. Dövüş Kulübü Ordusu
Bu orduya insanları alırlarken yaptıkları test onların kimlikleri üzerinde duruyor. Kusurları yüzlerine vurularak dirençleri ölçülüyor. Bu tutum daha sert bir biçimde Full Metal Jacket filminde görmüştük. Burada da aynı şekilde yeni bir kişilik oluşturmadan önce eski kişiliği yıkmak zorundasınız. Eski tüketici sosyal kişilik yerine her türlü taşkınlığı yapmaya hazır gözü kara Dövüş Kulübü askerleri üretiliyor.
12. Kıyamet Projesi Kuralları
- Kural: ondan söz etmemek
- Kural: soru sormak yok.
Her ordunun bir göreve ihtiyacı vardır. Kıyamet Projesi bu yeri dolduruyor; dövüş kulübünün potansiyel gücü bunun için çalışıyor; tüketici dünyasının mutlak yok oluşuna…
Son Kısım: Hesaplaşma
Bu bölümse yani filmi kişisel hesaplaşmasının olduğu son sahnelerinde söylediklerimizi destekleyen Jack ile Tyler arasında şu konuşmalar geçiyor:
-Biz aynı kişiyiz.
-Evet.
-Hayır anlamıyorum.
-Bunu kendin yapamıyordun, olmak istediğin her şey…. Yani ben! Görünmek istediğin gibi görünüyor, istediğin gibi sevişiyordum; zekiyim, yetenekliyim ve asıl önemlisi sen olmadığın kadar özgürüm…
-Olmaz bu imkansız!
-Öyle mi ? İnsanlar bunu her gün yapıyor kendileriyle konuşuyor hayallerindeki gibi olmak istiyorlar; ama cesaretleri olmadığı için eyleme geçmiyor, sen hâlâ mücadele ettiğin için bazen eyleme dönüşüyorsun, başka zamanlarda beni izlediğini hayal ediyorsun, yavaş yavaş kendini bırakıyorsun…
….
Buna değişim (metamorfoz) denir, film devam ediyor ve izleyiciler hiç bir şeyin farkında değil. Aslına tüm hikaye, Jack’in Tyler’a dönüşümü üzerine kurulmuş. Yani istenmediği ya da yapmaktan korktuğu şeyleri Tyler’a aktarıp bir daha hiç dönmemek üzere Jack kimliğinden Tyler kimliğine taşınma serüveni. Fakat bu durumu eski İngiliz romanı Dr. Jekyll ve Mr. Hyde olarak düşünürsek bu önermenin ne derece doğru olduğu da ayrı bir tartışma konusu.
Filmin Künyesi
Dövüş Kulübü (Figth Club 1999)
Yönetmen: David Flincher
Seneryo: Jim Uhls
Görüntü Yönetmeni: Jeff Cronenweth
Müzik: John Knig, Michael Simpson, Tomwaits
(Chuck Palahniuk romanından uyarlama)
1999
Brad Pitt (Tyler Duden)
Edvard Norton (Jack – Anlatıcı)
Helena Bonham Carter (Marla Singer)
MeatLoaf (Robert Paulson/Bob)
Jared Leto (Melek Yüz)
Damla
Filmin en çok sanılan ama en yanlış analizi bu evet ama aslında tüm karakterler uçaktaki kadın ve adamda dahil hepsi Jackin bilinçaltı alt kimlik karakterleri … Hiçbiri gerçek değil ilk sahneden itibaren uçakta yanındaki kadın Tyler a dönüşüyor aslında tüm film anlatıcının hangi alt kimliği seçeceği üzerine kurulu o ev yok marla Bob kadınsı karakteri mi bradi. Oynadığı karakterimi seçeceği bilinçaltında hangisinin yasayacagina izin vermesiyle alakalı Bob erkeklikten kadinliga geçerken ki aşamanın simgesi ve karakter tüm alt kimliklerini sırasıyla öldürüyor Kimlik filmini izleyenler bunu anlayabilir marlayi seçiyor en son yani kadın kimliğini Bob testisi olmayqn göğsü çıkan yani kadına evrilirkenki halı Anlatıcı dışında tüm kimlikler kurgu hepsi alt bilinçaltı benlikleri hepsini eleyip kim olmak istediğinin savaşı tüm film klasik zekayla değil üst zekayla izlenmeli ilk sahnelerde bile bu mesaj var Uçaktaki acil çıkış tablosundaki resimdeki adam kadına dönüşüyor inanılmaz bir film inanılmaz ayrintilar
Fahrettin Önder
Film, tüketim toplumunun bireyi nasıl sömürdüğünü ve bireysel özgürlüğün önemini gözler önüne seren bir film. Filmin kişisel olarak en beğendiğim yanı, Jack’in karakter gelişimidir. Jack, filmin başında kendini bir boşluk içinde hisseden ve hiçbir şeyden zevk almayan bir adamdır. Filmin sonunda ise, kendi içindeki bastırılmış duygularını ve arzularını kabullenerek özgürleşen bir adam haline gelmiştir. Filmin sonu, bence biraz klişe olmuş. Tyler Durden’ın Jack’in bilinçaltından bir yansıma olduğu ortaya çıktığında, film sürpriz etkisini kaybetmiş. Bununla birlikte, Dövüş Kulübü’nü hala izlemediyseniz büyük kayıptasınız demektir.