Bilimkurgu ve fantastik… Uzun zamandır deneme türünde yazmadığım fark ettim. Aklıma konular geliyordu ama sürekli erteliyordum. Şimdi sizinle yılların vermiş olduğu yontulma ve farkındalık sonucu ulaştığım bir fikri paylaşacağım.
İlk bitirdiğim bölüm elektronik mühendisliği olduğu için bilimsel-analitik düşünce ile diğer disiplinlere nazaran çok daha eski bir tanışıklığım var. Haliyle mühendislikten edebiyata geçiş yapan büyük romancı Oğuz Atay ve o dönemin (1998-2004) hazinesi Tübitak popüler bilim kitaplarının da (şimdi eskisi gibi çeşitli değil) katkısı büyük. Bunlardan ve sıkı bilimkurgu yapımlarından (Matrix, Gattaca, Star Trek, Ghost in the Shell (anime), vb.) çok etkilendim. Bir fanatizm gelişti. Gerçi Yüzüklerin Efendisi’ni de severdim ama genetiğimize işleyen “ezilene karşı bir sempati” olur ya hep, fantastiğe karşı koyu bir bilimkurgu savunucusu oldum. (Belki de hala öyleyimdir çizdiğim ilk çizgi roman olan Uçan Güve de bilimkurgu konuluydu.)
Yok efendim o zaman yolculuğu öyle olmaz, yok efendim ışık hızına öyle çıkılmaz, kriterlerim o kadar yükselmişti ki sonunda geriye takdir edebildiğim bir iki belgeselimsi aya yolculuk (Moon (2009)) filmi ile cyber punk (Blade Runner (1982)) kaldı. O zamanlar kendi cebimizden bilimkurgu öykü yarışmaları düzenledik. Jürilerin kim olduğunu dahi bilmeden sadece bir sitedeki duyuruya heveslenen bir sürü genç insan öykü yolladı, bunları okuduk, derecelendirdik, gayet de güzel gidiyordu fakat paramız bitti (İşten ayrıldım Mater’a başladım). Finansal destek ve devamlılık beklediğimizden daha zordu. Sonra herkes kendi sitesine çekildi.
Hah işte bu bilimkurgu öyküleri zamanında arkadaşlarla toplandığımızda gaza gelip “insanlar fantastik öykü de yollamak istiyor, fantastik öykü yarışması düzenleyelim mi?” dedim. Aziz bir dostum dedi ki “senin bu konuda yeterli olduğunu düşünmüyorum” Bozulmak yerine dedim ki acaba neden? Yani anladım tamam, Aziz’e göre bu yarışmayı düzenleyen jürinin asgari tüm fantastik edebiyat eserlerini okuması gerekiyor olabilir, ancak teknik anlamda da bu ikisi arasındaki fark nedir? Yani o andan itibaren bu iki tür arasındaki fark kafamı kurcalamaya başladı. Yani nasıl olur da bilimkurgu öyküsünden yetkin biri fantastikte olmaz, arada bu kadar büyük bir ayrım olduğunu da düşünmüyordum. Hatta eski bir mühendislik hastalığıdır, mühendislik hocaları tarafından da öğrencilere ara ara aşılanır “eğer mühendislik biliyorsan her şeyi yaparsın.” Sonra gördüm ki bunu her disiplin kendi öğrencisine söylüyor. Doğrusu şu olmalı “kafan çalışıyorsa yaparsın.” Sanırım mühendislik öğrencileri liselerini en başarılı öğrencileri tarafından doldurulduğu için böyle bir kanı oluşuyor ki ben mühendisler döneminde büyümüş bir nesilden geliyordum. Fakat keramet mühendislikte değil bu iyi öğrencilerdeymiş. Bu çocuklar, başka bir bilim veya sanat alanında da iyi yerlere gelebilirler hocam.
Neyse konuya dönelim, ortak özelliklerden bahsedelim, fantastik de bilimkurgu da meta anlamında bizim gerçekler (realite) dünyamızın dışındaki hikayeler, burada hem fikiriz sanırım. (Belki de değiliz.) Fantastik ile bilimkurgu arasındaki en büyük fark ise kendi içindeki evrensel kurallar (dinamikler). Eğer evrensel kurallar bilimsel temellere dayanıyor ve hikayenin gidişatında bu bilimsel yenilikler rol oynuyorsa sıkı (hard) bilimkurgudur. (Fakat işte sadece uzayda geçiyorsa ve normal hayattan pek farkı yoksa uzay filmi’dir. Misal: GORA) Eğer bu evrensel dinamikler bilimle açıklanamayan metafizik öğelere (büyü, ruh, lanet, tanrılar, mitoloji, bilmem ne kristali gibi şeylere) dayanıyor ise fantastiktir. Şimdi itiraf etmek gerekirse bu evrensel dinamik temelli bakış açısına göre bakınca da bilimkurgu fantastik edebiyatın bir alt kolu oluyor. Çünkü bilimkurgu büyü yerine bilimi koyuyor ve evrenini öyle inşa ediyor. Ast üst ilişkisi kompleks yaratmasın. Bilimkurgu fantastiğin bir alt kolu olabilir ama baya sağlam bir koludur.
Bu gerçeği fark ettikten sonra geçmişteki fanatik bilimci prensiplerimin ne kadar gereksiz ve takıntılı olduğunun gördüm. Bilimin de bir sınırı var (mantığın bittiği noktada). İyi de neyi mantıklı yapıyoruz ki allaşkına? Hani gelip de bana “biz en iyi başkanı seçtik, en adil şekilde davrandık, doğayı da en ideal çocuklarımıza zarar vermeyecek şekilde koruduk, sağlığımıza da şahane baktık” dersen tamam. Ama insan dünyası mantık gibi sağlam neden-sonuç ilişkilerine göre işlemiyor. İçinde tatlı bir düzen barındıran bir kaosa göre işliyor. Açıkçası insanın bu karmaşık davranışlarını en güzel şekilde açıklayan hikayeler ise mitolojilerdir. Mitolojiler de aslında fantastik edebiyatın zeminini oluştururlar. Yani en eskisinden Gılgamış’tan başlayıp mitolojileri incelerseniz bir çok dinin bu hikayelerden intihal yaptığını da görürsünüz. Çünkü hikaye güzel, sonraki yazar nesillerin etkilemesi çok normal.
Sonuç olarak güzel bir hikaye ile karşılaştığınızda hangi türde hangi medyada yapıldığını önemsemeden keyfini çıkarın (bu lafı da kendime diyorum siz n’aparsanız yapın).
(- Peki)
Bir cevap yazın