Yedinci sanat pahalı bir uğraşı ve tek başına gerçekleştirmek zor. Animasyon yapacaksanız ve projeniz için Kültür Bakanlığı veya Bilmemne Festivalinden destek isteyecekseniz senaryo yazımı hakkında bir şeyler biliyor olmanız gerekir. Ben de bu niyetle Gümüşlük Akademisindeki Ümit Ünal‘ın Sinema Dili atölyesine katıldım. Atölye üç günlüktü ve bir çok önemli noktayı fark etmemi sağladı.
Hocamız “Senaryo yazmayı öğrenmek en az altı aylık bir süreç, bu atölyede size sinemanın dili hakkında giriş niteliğinde bir şeyler anlatacağım” dedi. İyi de dedi; çünkü benim konu ile ilgili hiç bir bilgim yoktu. Neyse işte ben de atölyeden kalan şeyleri kısa kısa yazayım dedim. Lafı uzatmadan aldığım notlara bir bakalım:
Birinci Gün
0. Sanatta Kural Yoktur
Dünyaca ünlü sokak sanatçısı Banksy’nin “Çıkışlar Hediyelik Eşya Dükkanından” filmini izlediyseniz, hocanın ne demek istediğini anlarsınız. Biz burada bir kural belirleriz ama biri çıkar onu altüst eden bir şey yapar. Sanat organik bir şeydir. Bu nedenle mutlakçı kurallarla tarif edilemez. Peki o zaman ne anlatacağız biz?
Dil ortak bir uzlaşı yolu. Sinema dili için de geçerli olan bu durum aslında yönetmenin film aracılığı ile izleyici ile kurduğu iletişimdir. Bu iletişim için de belirli sözcüklerin kullanılması gerekiyor. Yani kural yok derken bazı teknik kurallar var ki değişmiyor. İşte bu atölyede bu öğeleri tartışmaya çalıştık.
1. Hikayeye En Çarpıcı Olaydan Başla
Acemi sinemacı hikayeye kahramanı uzun uzun tanıtmak ile başlarmış ve bu yüzden izleyicini ilgisi yavaş yavaş azalırmış. Aslında düşünüce mantıklı geliyor, aynı durum öykü için de geçerli. Fakat bir romanda vaktimiz daha fazla olduğu için daha ağırdan alabiliriz. Bu yüzden hikayeye en çarpıcı olaydan başla, bu olay sırasında biz kahramanı tanıyalım, nasıl fikir?
2. Beş Dakika Bekleyeni Beş Dakika Çekme
Filmlerde geçen zaman nasıl gösterilir? Dönen saatler, uçuşan takvim sayfaları, değişen mevsimler, hatta fantastik bir zaman yolculuğu yapıyorsa değişen şehirler, değişen kara parçaları… İşte bunlar oluşan ortak dilin zihnimize kazınmış parçaları. Tabi burada klişeleri de fazla abartmamak lazım.
3. Edebiyat(Kapı) ≠ Senaryo(kapı)
Edebiyattaki kavramlar ile sinemadaki kavramlar farklı anlam bulutlarına denk gelir. Örneğin ‘kapı’ sözcüğü edebiyatta bir çok şeyi sembolize ederken senaryodaki kapı bildiğin tahta kapıyı karşılar, eğer sembolik anlamlarına başvurulacaksa daha çok açıklamaya ve hatta başka sahnelere ihtiyaç duyulacaktır.
4. Suspension of Disbelief
Benim bu kavramdan anladığım ‘temellendirme”. Örneğin bir hikayede gerçeküstü bir olay olabilir; ancak öykü bizi kendi gerçekliğine çekebilmelidir. Örneğin “Alice Harikalar Diyarında” beyaz bir tavşan konuşmaktadır. “Ne saçma hikaye” diye kitabı kapatır mıyız? Hayır, ancak o tavşan birden uçmaya başlasa “ne alaka” deriz. Önemli olan hikayeyi yedirebilmek. Öğeler arasındaki bağlantıları iyi kurmak.
İlk gün bu konular konuşarak geçti, ve bir ödevimiz vardı. Birkaç dakikalık bir sahneni senaryosunu yazmak. Sonra ödevin üzerinden hatalarımız inceleyecektik. Ben animasyon senaryosu için geldiğimden aşağıdaki ‘Tired’ adlı animasyonu seçtim. Yazdığım senaryo ise academia.edu hesabıma koydum, Türkçe animasyon senaryo örneği bulmak zor. Aslında normal film senaryosundan da gözümde büyüttüğüm kadar farkı yok. Sahne başlığındaki kapalı / açık / gece /gündüz vb. açıklamalara biraz daha detaylı anlatmak gerekiyor. (Bu kısımları resmen k.çımdan uyduruyorum, sonra beni referans alıp festivale katılmayın sorumluluk kabul etmem, ama evet ben yazsam böyle yazarım. Şimdilik.)
İkinci Gün
Senaryo ödevlerimizdeki eksikleri tartıştık, kaldığımız yerden devam ettik.
5. Kamera: Zamanın Zaptedicisi
Yedi sanatın en genç üyesi sinemanın tarihi doğal olarak ‘kamera’ ile başlar. Atölyenin ikinci günü kameranın unsurlarını inceledik.
Hareket: Kameranın hareketi zoom, pan yapması, ray üzerinden gitmesi vb. bunların hepsi farklı duyguları anlatır. Mesela bir diyaloğu uzaktan dikizleyen insanın gözünden göstermek başka, tanrının gözünden anlatmak başka.
Renk: Grafik tasarım kursundan görmüştük, renk, duygu anlatmada başlı başına bir konu. Sıcak renkler, soğuk renkler, zıt renkler, çekilen sahnenin yansıttığı duyguya büyük anlam katar. Ümit Ünal burada Gölgesizler filmini örnek verdi. Eğer izlediyseniz filmin atmosferi ile renk düzenlemesini nasıl bir uyum sergilediğini göreceksiniz ;)
Ölçek, Kadraj: Görüntülenecek sahneyi hangi plandan alınacağı senaryoda belirtilse iyi olur. Senaristin yönetmenle birlikte karar vereceği ortak noktalar var. O yüzden net bir şey diyemiyoruz. Bu konuları da bu yazıya sığdıramıyoruz.
Optik, Objektif: Tele objektif kullanıp geniş açı mı yapacağız, yoksa balık gözü lens mı kullanacağız meselesi.
Açı, Işık: Çekim açısı ışığın geliş yönü yine sahnenin atmosferine büyük etki yapıyor. En basiti karanlık bir odada alttan verilen sert ışık korkutucu iken uzaktan verilen yumuşak ışık o kadar da insanı germez.
İkinci günü ödevi ise yukarıdaki oskarlı siyah beyaz kısa filmi gibi bir düğüme sahip. Douglas Adams’ın “Otostopçunun Galaksi Rehberin” adlı romanından küçük bir sahnenin senaryosunu yazmaktı. Burada dikkat edilecek nokta filmdeki kopuş noktasını senaryoyu okuyacak yönetmene nasıl aktaracağımızdı.
İkinci günün sonunda Ümit Ünal ayrıca kendi elyazması özel DVD koleksiyonundan Ara (2008) filmini verdi. İzledik, bayıldık. Özellikle toplumsal cinsiyet çalışması yapan arkadaşların Ümit Ünal filmlerini hatim etmesini öneriyorum. Dibinizdeki hazineyi görmeyen Simyacı gibi olmayın.
Üçüncü Gün
6. Kurgu: Plan Sekans
Bu alanda iki temel akımdan bahsedildi. Sihirbaz Méliès’in kurgucu yöntemi ile Lumier Kardeşlerin gerçekçi yöntemi. Sinema genelde kesip biçilen sahnelerin olduğu tarafa doğru daha çok kaydı. Hoca bu konu hakkında bir kaç örnek gösterdi.
Kameranın kesinti yapmadan çektiği kısma ‘plan’ denir. Planlar kesilip ‘sekans’ (sequence) oluşturur. Aşağıdaki bir ‘plan sekans’ yani soluk almadan kamera bir sahneyi kesintisiz çekiyor. En bilindik örnekler aşağıda. Büyük organizasyon istiyor. Ümit Ünal’ın el yapımı örneği ise Ara filminin kapanış sekansı, burada yayınlayamıyorum gidin DVD’sini alın :)
Bu güne kadar “plan sekans” diye bir şeye dikkat etmemiştim, ama varmış böyle bir şey.
7. Diyalog: Aks Çizgisi Kuralı
Sanatta kural yok ama bazı teknik kurallar var demiştik. İşte onlardan biri: Aks Çizgisi Kuralı. Bunu en basit, futbol maçlarında görürüz. Kamera maç boyunca hep aynı taraftadır bu sayede biz kim hangi kaleye hücum ediyor karıştırmayız. Aşağıdaki çizelgede de görülüyor 4. kamera yanlış tarafta.
Diyalog üzerine çok şey söylenir ama burada Ümit Ünal güzel bir tüyo verdi. “İnsan hiç bir zaman tam olarak söylemek istediğini söyleyemez.” Bu söz çok hoşuma gitti. İnsanın içinde hep söylenmemiş bir şeyler kalır.
Yazıyı son bir notla bitiriyorum: “Asıl göstermediğin ile sinema yaparsın.” Siz bu lafı bir düşünün. Ben müsaadenizi isteyeyim.
8. Kaynak Kitaplar
- Senaryo Yazımın Temelleri – Syd Field
- Piyes Yazma Sanatı: Lajos Egri
- Story: Robert McKee (Bu İngilizce tabi, ama listedeki ilk iki kitap çok faydalı eserlermiş, ciddi düşünüyorsanız alın.)
Ümit Ünal ile Röportaj
Yazıdan hiç bir şey anlamadım, sen bize Ümit Ünal’ı göster diyorsanız buyurun bu da kendisi, gayet sempatik bir insan:
Salih Cihan Özalp
Ellerinize sağlık, çok bilgilendirici bir yazı olmuş.