Bu yazıda daha önceki yıllarda olduğu gibi 2019 Oscar kısalarını yorumlayacağız. Nihayet bir saçmalık son buldu, bu yıl kısa animasyon Oskar aday filmleri belirli bir süre de olsa seyirci ile buluştu ve biz de gerçekten kime ödül gitmiş onu göreceğiz.
Tabi ki gitmeyecek. Zevkler ve renkler, şartları hiç beklemediğimiz şekilde etkiler. Ve son kullanıcı olarak biz, hiç bir zaman kazananı %100 tahmin edemeyiz. Çünkü perde arkasındaki ilişkileri, ekonomik ve politik bağları, altyapıyı ve kriterleri bilmiyoruz. Fakat, böyle prestijli yarışmalara (Oscar, Grammy, Emmy, Golden Bear, Cannes, Altın Portakal gibi…) başvuranların kalitesi o kadar yüksek ki kötüsü bile iyi oluyor, kazansalar da bi şey diyemiyoruz. Zaten katılanların çoğu için aday olmak bile büyük bir kariyer başarısı.
2019 Oscar Short List
Şimdi on filmlik aday adayı listeye bir bakalım. (Edit: koyu renkli olanlar aday olmayı başaran 5 eser):
- Age of Sail – John Kahrs (USA)
- Animal Behaviour — Alison Snowden, David Fine (Canada)
- Bao — Domee Shi (USA)
- Bilby — Pierre Perifel, J.P. Sans, Liron Topaz (USA)
- Bird Karma — William Salazar (USA)
- Grandpa Walrus (Pépé le Morse) — Lucrèce Andreae (France)
- Late Afternoon — Louise Bagnall (Ireland)
- Lost & Found — Andrew Goldsmith, Bradley Slabe (Australia)
- One Small Step — Andrew Chesworth, Bobby Pontillas (USA/China)
- Weekends — Trevor Jimenez (USA)
10 aday içinde 5 USA, 1 USA/China, 1 Canada, 1 France, 1 Ireland, 1 Australia var. Dikkat ederseniz hepsi animasyon alanında bir şekilde endüstrileşmiş ülkeler.
Türkiye’deki Durum
Bir an durup, Türkiye’deki duruma bakalım. Animasyon Gazetesi (Canlan İstanbul destekli) sitesi 2015’ten beri paylaşım yapmıyor. Anadolu Animasyon yarışması 2017’den beri yapılmıyor. TRT Çocuk, animasyon serisi yapımcıları için bir şans; ama tek filmlik bireysel projeler için yurtiçinde bağımsız destek zor. Bir Canlandıranlar Kampı kaldı elimizde, o da destek olmak için yılda üç kişi seçiyor.
Yurt dışında bir destek aradığınızda ise bizi kapsamayan bir çok seçenek var. Çünkü Avrupa birliği üyesi bir ülkede değiliz. Edirneli olsanız da onların listesinde Türkiye’yok. Dürüst olmak gerekirse Avrupa elindeki zenginlikleri bencilce saklamakta haklı. Önce tabanını yetiştirip endüstriye katmak istiyor. Avrupasızlar ise buna kıskançlıkla bakmakta haklı, sırf bir kaç km uzakta doğduk diye başka kurallara maruz kalıyoruz. Fakat dünya ticaret bağları ve iklim sorunları bizi birbirimize gittikçe muhtaç ediyor, sen kimi kimden ayırıyorsun. Sen gel sömür sömür sonra git sınırı kapat. (“Hocam sen de herkese hak veriyorsun” derseniz “evet sen de haklısın” derim.)
Öncelikle bu sanat canlandırma işlerinin, bu gelişkin ülkelerden çıkması, kazanılan para ile o güzel atlara binmeleri bizim yeteneksizliğimiz veya tembelliğimizden değil. Oyuna eşit olmayan şartlarla başlıyoruz. Bu da gelişkin ülkelere akın etmeye sebep oluyor. Doğal olarak da bu ülkeler sağlıklı, eğitimli, çalışkan göçmenleri seçiyor ve ekonomilerine katıp diri kalıyorlar. Kabaca dünya düzeni böyle işliyor. Fakat ben bunun kırılmasını istiyorum.
Bana göre en net çözüm: sınırların kaldırılması, en azından vizelerin kaldırılması. Herkes istediği yerde çalışsın, istediği yerde tatil yapsın. Saçma mı geldi? Bunun olmazlığını ne kadar iyi biliyorsanız aslında insanın da nasıl bir yaratık olduğunu iyi biliyorsunuz demektir.
İnsanlık, torunlarına pis bir gezegen bırakacak diye söyleniyor; fakat karbon salınımı konusunda bir uzlaşmaya dahi varamıyor. Devletler Paris’te iklim konusunu çözmek için toplanıyorlar ama göstermelik toplanmalar bunlar. Hiçbir yaptırımı yok, sadece iyi niyet gösterişi. Süper gelişkinlerden biri çıkıp da bu kurallara “uymayacam n’apacaksın?” değinde hiç bir ceza-i yaptırımı yok. Ki insan hakları konusunda hiç bir cezayı takmayan malum ülkelerin olduğunu hesaba katarsak, bu kuralsızlıkta neyin çözüme ulaşmasını bekleyebilirsiniz? Gözümüzün önünde, kendi toprağımızda başka bir ülke kendi ülkesinin muhalif yazarını kıtır kıtır kesti, kimse bir şey diyebildi mi? Neden çünkü para, sadece demiri değil eti de keser.
Sanatın işi zor. Yahudikteki ikinci emir nedir? Suret yapmayacaksın. İslamiyette de böyle bir yasak yok denilse de var. Hangi camide surete rastladınız? Hadi, kendi sanatımız minyatür bile yok. Padişahlar ve saray koruması olmasa o sanat da olmayacakmış. Hristiyan İtalya Rönesans’ında Leonardo, Michalengelo suretler yaptı, kimse onlara kafir dedi mi? Hayır? Hatta yaptıklarının çoğunluğu dini resimlerdi, kimse onlara yobaz kafa dedi mi? Hayır. İçinde bulunduğumuz kültürde neyi nasıl yapabiliriz diye gri gri düşünüyorum. Eğer bir fikriniz olursa aşağıda yorumlarda konuşalım.
Neyse, Oskar adayı filmlere dönelim. Eğer yayından kalkmadıysa filmler bu linkte. Pixar’ın Bao‘su alır, onu da One Small Step zorlar diyorum. Fakat benim adayım tabii ki Late Afternoon. Hem konusu hem de animasyonun imkanlarını kullanması açısından çok başarılı. Aşağıda linki kopmadıysa izleyebilirsiniz. (2019 Edit: Link kopmuş trailer’ını ekledim.)
Sonuçta aday olmuşlar, hepsi de güzide eserler, aferin onlara, bize izlemek düşsün hep. :/
2019.02.25 Edit: Tahminim doğru çıktı Oskar Pixar-Disney ürünü Bao’ya gitti, hiç Oskar’ları yoktu iyi oldu. Animasyon Uzun Film Oskarını ise Sony’nin Spiderman’ı aldı, helal olsun muhteşem bir yapımdı.
Curie'ous Muse's
Çok güzel noktalara parmak basmissiniz Serdar Bey. Seçme hakkımızın olmadığı koşullar yüzünden hem kendi ülkemizden sürülüyoruz hem de başka ülkelerde ikinci sınıf insan muamelesi görüyoruz. Sürekli bir araftayiz. Bu devirde sanat da, ona bağlı olarak tüm insanlık da kan kaybediyor diye düşünüyorum. Bize düşen arada sırada kan vermek :)
Ozgur Serdar
Ne kadar ince güzel bir yorum teşekkür ederim. :)