Kimse gelmiş geçmiş en iyi fizikçilerden, zeka küpü Albert Einstein’nın (1879-1955) İngilizcesine bakıp şahsiyetine laf etmeye cesaret edemez. Maalesef Türkiye insanları ve anadili İngilizce olmayan birçok insan (ESL / L2 people) kendine o kadar güvenmiyor.
Aynştayn’ı kendi sesinden ilk dinlediğimde açıkçası hayalkırıklığına uğramıştım. Çocukluk kahramım dünyanın en akıllı insanı Aynştany nasıl olur da böyle kaba bir aksanda konuşur. Hayalime akıcı bir dilde ve sarkastik şakalar yapan bir imajı vardı. Biraz Hollywood etkisi olacak “akıllı insan laf sokar” diye sapkın bir inancım varmış. Yabancı bir ülkede bulunup farklı aksanlarla tanıştıktan sonra anladım ki hata bendeymiş, utandım. Çünkü yanılmıştım. Aynştayn onca yıl sonra, o kibar etosu ve Alman aksanı ile bana tekrar bir ders vermişti. Teşekkürler Albert Hoca, ilimler içinde uyu.
Sonradan öğrenilen bir dili kusursuz konuşmak teorik olarak da mümkün değil. Türkiye’de herkes 80’li yıllardaki TRT Türkçesi ile mi konuşuyor? Dil değişen, performatif, organik bir varlıktır.
Farklı aksanlara açık olmanız lazım. Onu da Cambridge Harvard vb. kurumlar öğretemez. Yok sayıyorlar çünkü. Oraya gittiğinizde sizi kraliçe değil bu insanlar mozaiği karşılayacak. (Liverpoolluları mesela başta alman göçmeni sanmıştım meğer İrlanda etkisiymiş. Sorry mate!)
Sadece sesleri değil, kullanılan kelimeler de İngilizce konuşulan ülkeden ülkeye değişiyor ve bu kullanımlardan olanlar da haberdar değil.
Evet yurt dışına gittiğinizde siz fark etmeseniz de bu aksanlardan biri sizinki olacak. İngilizce’nin açmazlarında biri de bu aslında. Sınavlar zorlaştıkça konuşulan dilden uzaklaşıyor. En iyi dil sınavları olan IELTS ve TOEFL da dahil. B2 yukarısı artık ezber kategorisine giriyor. (Kötü niyetlilerin elinde de bu sınavlar ırkçılığa kadar da gider ama o ayrı konu.)
Özetle tek bir İngilizce yok ve dolayısıyla “doğru İngilizce” diye de bir şey yok. B2 seviyesini geçtikten sonra, akademik makale yazmayacaksanız, dil ölçmenin de anlamı yok. Temel dil bilgisini ve kelimeleri öğrendikten sonraki aşama uygulama olmalı. İnternet çağındayız gidin yabancılarla konuşun. Başka bir yolu yok bunun.
Asıl amacınız size ait olmayan bir aksanı taklit edip hava atmak değil de gerçekten iletişim kurmak ise ihtiyacınız olan sabır ve hoşgörü. Aynştany’nın bir sözü ile bitirelim. “Make mistakes. A person who never made a mistake never tried anything new.” (Hata yapın. Hata yapmayan insan, aslında hayatında hiç yeni bir şey denememiş demektir.) Hata yapmaktan ve dili yanlış kullanırsam benimle dalga geçerler duygusundan korkmayın. Konuşmasından dolayı lince maruz bırakılan herkes kanıtlıyor ki millet olarak en büyük kompleksimiz bu “aman başkaları ne der”. Bu kompleksin sebebi aslında bizim kendimizi küçük başkalarını da hor görmemiz olamaz mı?
İlimler içinde kalın.
Bir cevap yazın