Animasyon yapmaya niyet edip niyet eyledikten sonra cumhuriyet dönemi animasyon tarihinin kilometre taşlarını araştırmak istedim ve beklediğimden derin bir geçmişle karşılaştım. Bir Japonya, ABD, Fransa, İtalya kadar olmasa da bu işe niyetli arkadaşlara ilham verecek bir araştırma çıktı ortaya. Sıkılmayın diye kronolojik olarak kısa kısa listeledim. Ekleyeceğiniz yerler varsa yorum kısmında buluşalım.
Animasyon (canlandırma) tarihini “Hacivat ile Karagöz”den almak anlamlı olacaktır. Canlandırma için mutlaka bilgisayar televizyon veya sinema gerekmiyor. Eskiden deve derisinden yapılmış bir perde bu ihtiyacı rahatlıkla görüyordu. “Perde!” diyip başlıyoruz.
Türkiye Animasyon Tarihi
17. yy: Hacivat Karagöz gölge oyunu. Minyatür kültürüne sahip olup, bunu çağdaş anlamda Sinema TV’ye taşımamız 2010’lu yıllara denk gelmesi hepimizin gönlünde bir yara, anlında bir leke olsa gerek. Sanırım animasyon diğer adıyla canlandırma, yumurtaya can vermek ile karıştırıldığı için olabilir; fakat bunu aşmak gerekiyor.
1930: “Amcabey Plajda”, karikatürist Cemal Nadir Gürel ilk kısa animasyon denemesi gerçekleşir ama tamamlanamaz (en azından denemiş). Dünyada ise Disney karakteri Mickey Mouse dünya çapında üne kavuşur. Ardından Warner Bors ve Hanna-Barbara stüdyoları oyuna dahil olur.
1947-49: “Zeybek Oyunu”, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi öğretim üyesi Vedat Ar (1907-2001) animasyon kursundaki 15 öğrencisiyle 3 dakikalık Türkiye’nin ilk animasyon filmini hazırlar.
1951-57: Türkiye’nin ilk uzun metrajlı renkli film projesi “Evvel Zaman İçinde”, banyo işlemleri için gönderildiği ABD’de kaybolur. Geriye beş dakikalık siyah beyaz çekilmiş dans eden bir kadının görüntüsü kalmış. (O da internette yok.)
1960: Orhan Büyükdoğan’ın 1960’lı yıllarda yaptığı “İzocam” reklam filmi 2000’li yıllarda bile televizyonların reklam kuşağında yer alabilmiştir. Reklam amaçlı çizgi filmlerin arasında bir baş yapıt olarak değerlendirilebilir. Büyükdoğan, Kültür Bakanlığına “Dede Korkut, Bamsi Beyrek, Hızır” gibi filmlerin yanı sıra TRT’ye 13 bölümlük çocukların çevre bilincini geliştirmeyi hedefleyen “UGY” (Uzaydan Gelen Yaratık) adlı çizgi filmi ise 1991’deki Körfez krizine kurban gitmiş, 7.Bölümden sonra TRT tarafından ekonomik tedbirler doğrultusunda iptal edilmiştir. Yapılan 7 bölümün akıbeti bilinmiyor.
1965: Ferruh Doğan ve Oğuz Aral tarafından Canlı Karikatür Stüdyosu kurulur. Reklama yönelik yüzlerce çizgi film üretilir. Bunlardan başlıcaları: Tulûat ustası İsmail Dümbüllü’nün anlatımı ve oyunlarıyla belgesel niteliğe bürünen 6 dakikalık “Direklerarası (1966)”, büyük güreşçimizin hayatını anlatan “Koca Yusuf (1966)”, “Bu Şehr-i İstanbul / Stambul (1968)”, “Ağustos Böceği ile Karınca (1971)”. Üstün Alsaç, Canlı Karikatür’ün elliye yakın kısa çizgi film gerçekleştirdiğini öne sürmektedir. Aral Kardeşler ve Ferruh Doğan’ın kurduğu Canlı Karikatür Stüdyosu çizgi film üretimini bıraktıktan sonra adını Film Ajans’a çevirdi ve en sonunda, Fida Film adını alarak, reklam filmi ve daha sonra da film dağıtımı yapmaya başladı. [9]
1970: Karikatürist Tan Oral, kolaj tekniği ile yaptığı “Sansür” adlı animasyon filmi ile TRT Kültür ve Sanat Bilim Ödüllerinde 16mm’de Büyük Ödül alır ancak TRT’de hiç yayınlanmamıştır. 1975 yılında Akşehir-Nasrettin Hoca Kısa Film Yarışması’ndan da büyük ödülle dönen film, 1977’de bu kez kitap olarak basılmış, bu defa da savcılık tarafından “Tahdide Tabidir” denilerek 18 yaşından küçüklere satışı yasaklanmıştır. [1] Aradan 42 yıl geçtikten sonra Sansür, 49. Antalya Altın Portal Film Festivalinde izleyici ile buluşur.
1970: “Amentü Gemisi Nasıl Yürüdü?”, Tonguç Yaşar’ın sanat tarihçisi Sezer Tansuğ ile birlikte hazırladığı kısa animasyon. Halk arasında “Amentü Gemisi” olarak bilinen hat sanatı üzerine kurgulanmış. Festivallerde dereceye giren ve kendine özgü bir tarzı olan ilk yapım. (Şanslıyız ki videosu var, bu sayfanın en üstünde izleyebilirsiniz.) 1972 Adana 3. Altın Koza Film Festivali, Kısa Metraj En İyi Film ödülü alır. 1973 Annecy Uluslararası Animasyon Film Festivali, Yarışma Dışı Kısa Filmler Seçkisine girer.
Bu ne âmentü gemisiydi ki yürümezdi?
Vavlar soluya soluya kürek çekti
Hz. Ali’nin yüreği titredi
“Yâ Hak” okunu gerdi
“Yâ Hak” oku varıp yüreği deldi
“Âh mine’l âşk!” dedi
Gözlerinden yaşlar indi
Vardı geminin altına erişti
Âmentü gemisi yürüdü gitti.
1970: Dünya, “Heidi” ve “Şeker Kız Candy” ile manga tarzı animeleriyle tanışıyor. Japon kültürü bu yoldan ilerleyerek dünyaya kendi tarzını kabul ettiriyor. (2D animasyon konusu hakkında yazdığım Manga ve Anime Çizim Programları yazısını yazdıktan sonra bu etkilenmeyi ben de yaşadım.)
1972: Yine Sezer Tansuğ’un verdiği konuyla bu sefer Meral Simer “Bahar Nasıl Tamam Oldu” adlı filmiyle Amentü Gemisi türünde bir animasyon filmi yapar, videosunu internette bulamadım ayrıca üçleme olarak düşünülen bu serinin son filmi de yapılamamıştır.[4]
1978: İtalya’da eğitim alan Meral Erez “Il Gatto” (Kedi) Balkan Film Şenliği Ulusal Kısa Film birincisi. Sonrasında Meral ve Cemal Erez 1981-83 yıllarında yaptıkları “Les Cordes” (İpler) 1985 yılında Marly-le Roi Kısa Film Şenliği’nde dereceye girmiş.
1980: Ateş Benice “Stereo”, Zagreb Canlandırma Filmleri Şenliğinde Gösterime girer, aynı film ertesi yıl Portekiz Espinho kentindeki bir yarışma için özel çağrı alır.
1980: Bahattin Alkaç “Tombişin Öyküsü”, Almanya
1983: Ali Murat Erkokmaz, “Quick Case” Annency Canlandırma Film Festivalinde 350 film arasından ilk 10’a girer.
1984: Derviş Pasin ve Ateş Benice’nin kurduğu Pasin-Benice Stüdyoları, TRT için “Tomurcuk”, “Süper Civciv”, “Evliya Çelebi”, “Karınca Ailesi”, “Ece ile Yüce” gibi birçok film çekilmiş. Beş dakikalık ve yetmiş beş bölümden oluşan “Karınca Ailesi” yurtdışı pazarında da gösterime girmiş.
1988: “Boğaç Han” Pasin-Benice Stüdyoları, Derviş Pasin, TRT desteğiyle, yurdumuzda yapılan ilk uzun metrajlı çizgi film.
1988: Ankara’da Bahattin Alkaç, Damla Animasyon, Kültür Bakanlığı için “Deli Dumrul”u ve TRT için de birçok çizgi filmi yapmış. 1989 yine TRT, Kültür Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yanı sıra Türkiye’deki birçok kurum için animasyonlar hazırlamış. Ayrıca Almanya, Avusturya, Amerika, Arabistan, Fransa ve İspanya için birçok animasyon filmi üretilmiş.
1990: Eskişehir’de Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde ilk Çizgi Film (Animasyon) Bölümü açılır.
1993: Çizgi Filmciler Derneği açılır, derneğin sitesi www.cizgifilmciler.org derneğin yönetim kurulundan Levent Elpen‘in çabalarıyla 2005-2011 tarihleri arasında faaliyet gösterir.
1994: Tahsin Özgür, Walt Disney – Asterix’te animatör olarak görev alır.
1995: Tahsin Özgür ve eşi Lale Özgür ile bilikte ilk başarılı karakter canlandırması olan Kebabaluba’yı yaparlar. Film ayrıca uluslararası “Annecy International Animated Film Festival”e de seçilir.
1997: Tahsin Özgür, Walt Disney – Herkül (1997)’de ve daha sonra Tarzan (1999)’da animatör olarak görev alır, Pegasus’u çizer. (Bu sırada büyük ustalarla çalışma fırsatı edinirler. Tahsin Özgür’ün Herkül’deki süpervizörü Ellen Woodbury, Tarzan’da ise Glen Keane‘dir. Aynı sırada Şahin Ersöz de Herkül’de animatör’dür ve süpervizörü Andreas Deja olur.) [5]
2005: İstanbul’da Maltepe Üniversitesi Çizgi Film Animasyon Bölümü açılır.
2006: Devlet Üniversiteleri arasında ikinci olarak Kütahya Üniversitesi Çizgi Film Animasyon Bölümü açılır.
2008: 1 Kasım’da TRT Çocuk yayına girer. Yerli yapımlar için daha çok yayınlanma şansı doğar. (Bu adımı Türkiye animasyonu için bir milat olarak kabul ediyorum. Çünkü yerli dizilerin daha çok üretilmesi demek sektörün güçlenmesi ve yerli uzun metraj sinema filmlerini görmek anlamına geliyor.)
İkinci Nesil Animasyoncuların Yurtdışı Çalışmaları
Cemre Özkurt 2000 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar’dan mezun oldu. Karate Kamil ile tanıdığımız fistik.com’da ilk Flash animasyonlarını yaptı. 2002’de ABD’de Blur Studios’a geçti, 3Ds Max ile birçok oyunun cinematic’lerini hazırladı. 2006’da Electronic Arts’a geçti. Burada Sims 3 karakter modelleme bölümünde çalıştı. Hâlâ San Fransisco’da çalışmalarına devam etmekte.
Erdem Taylan: Antz (1998), Shrek (2001), Finding Nemo (2003), The Incredibles (2004), Cars (2006), AROG (2008) yapımlarımda visual effects artist olarak çalıştı. Akışkan mekaniği shader’ları ile Pixar’a başarılı işlere imza atmıştır.
Coşku Özdemir Efekt Animasyonu Uzmanı: 1981 doğumlu Özdemir, ODTÜ Malzeme Mühendisliği mezunu; fakat kariyerinde yeni bir rota çizmek için ABD’ye gidip Academy of Art University – Animation & Visual Effects bölümünden 2005’te mezun olur. Sırasıyla: Fantastic 4 (2005), Ice Age 2 (2006), Karayip Korsanları 3 (2007), Madagaskar 2 (2008), Monsters vs Aliens (2009), Transformers 2 (2009), Avatar (2009), Iron Man 2 (2010), The Last Airbender (2010), Red Tails (2012)… filmlerinde çalışır. Gerçekten gurur verici bir durum. Çoşku Özdemir daha sonra yurda döner 2011’de Robotika Films stüdyosunu kurar. (Kaynak: Hürriyet)
Onur Yeldan (Animatör) 3D karakter animasyonu uzmanı, 1978 doğumlu Onur Yeldan YTÜ Makina Mühendisliği okumuş, mezun olunca İskoçya’ya giderek Absolute Studios tarafından Nickelodeon için hazırlanan Blobheads adlı dizide animatör olarak çalışıyor. Amerika macerası ise Los Angeles’taki Blur Studios’ta bulunan ve şimdi Electronic Arts’ta çalışan arkadaşı Cemre Özkurt’un tavsiyesiyle Blur Studios’ta işe başlamış. Çalışmaları beğenilmiş ve Blur’de çeşitli kısa film, reklam filmi ve oyun cinematic’lerinde animatör olarak görev almış. Son üç senedir de DreamWorks Animation’da çalışmaya devam ediyor. Monsters vs. Aliens (2009)’daki aşağıda gördüğünüz Susan ve Link karakterlerinin animasyonu Onur Yeldan’a aittir. Shrek Forever After (2010) filminde ise animatör olarak devam etmiştir. (Kaynak: turkishjournal)
Arslan Elver, 1980 doğumlu karakter animatörü, “Hary Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 1 (2011)” dışında sırasıyla: Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü (2006), The Golden Compass (2007), The Chronicles of Narnia: Prince Caspian (2008), Where the Wild Things Are (2009), Clash of the Titans (2010), Maleficent (2014), Guardians of the Galaxy (2014) yapımlarında görev almıştır.
2008 Sonrası Türkiye’de Animasyon
Hızla gelişen bilgisayar teknolojisi, dev stüdyolar karşısında fakirin umudu olur ve Eskişehir merkezli bir animasyon nesli yetişmeye başlar. Dikkate değer, umut verici bireysel çalışmalar görmeye başlarız. Bundan sonrasının tamamını yazamıyorum ama gerçekten çok fazla yeni isimle karşılaşmaya başlıyoruz. Minyatürü kullanarak oluşturulan minyatür animasyon gibi “milli çizgi” film denemeleri de bu dönemde başlar.
2009: “Karga Leşi“, Önder Menken. – 2012 “Fidan”, Önder Menken, Burak Varlık
2009: Ankara’da Animax Stüdyoları tarafından “Keloğlan” ilk 3D (üç boyutlu) çizgi film serisi TRT Çocuk kanalında yayınlanmaya başlar.
2010: “Nokta”, Onur Şentürk. 3D akışkan dinamiği canlandırmasıyla sektörün parlayan isimlerinden olur.
2010: “Don’t Go“, Turgut Akaçık. 3D karakter modelleme ve gerçek sahneyle birleştirme.
2011: “Radyo ve Televizyon Kurulu ve Yayın Hizmetleri Kanun 14. Madde: Genel ve tematik içerikli yayın yapan televizyon kuruluşlarının, çocuk yayınlarında çizgi filmlere yer vermeleri hâlinde, çizgi filmlerin en az yüzde yirmisinin, diğer çocuk programlarının en az yüzde kırkının Türkçe dilinde üretilmiş yapım olması ve Türk kültürünü yansıtması zorunludur.” Yerli çizgi film üretiminin devlet tarafından destekleneceği duyurulur. (Bu çok önemli bir gelişme!)
2011: “Allah’ın Sadık Kulu: Barla” Yönetmen: Esin Orhan, Yapım Süresi: 3.5 yıl, Hareket yakalama (MOCAP: motion capture) tekniği ile yapılmış ilk uzun metrajlı 3D animasyon filmi, 2.186.696 seyirciyle, yılın en çok izlenen üçüncü sinema yapımı olmuş. (MOCAP: Bir aktörün vücudunun belli noktalarına bağlanan vericilerle yaptığı hareketlerin XYZ koordinatlarının bilgisayar ortamına aktarımına ‘motion capture’ denir.)
2012: “Alageyik Efsanesi” Alican Meydan. Yaşar Kemal’in hikayesi ile Moğollar’ın müziğinin ve minyatür animasyonun başarılı bir sentezi. Çok sevdiğim Ayça Şen’nin “Oryantal” klibinde de animatör imzası var. Çağan Irmak’ın Prensesin Uykusu filminin açılış jeneriği de bu yeteneğe ait. Ayrıca “Karagöz Hacıvat AB Yolunda” minyatür animasyonları da izlemeye değer.
2013: Fabl tarzı, bir ayı ile tilkinin hikayesini anlatan “Ormandaki Davul” Resimli Filim Stüdyosu kurucusu Mustafa Gül’ün TRT Çocuk için hazırladığı minyatür animasyon serisinden en beğendiğim çalışma. Aşağıda:
2016: Beş yıllık bir hazırlıktan sonra, Anima İstanbul’un yaptığı Türkiye’nin ilk yetişkin içerikli uzun metraj animasyon filmi Kötü Kedi Şerafettin seyirci ile buluşur. Birçok festivale katılır. İlk 7 hafta sonucunda 359,176 seyirciyle ve 4,565,215 TL hasılatla kapatır. [6]
2019: Ankara’daki İSF Stüdyolarında üretilen, TRT Çocuk’ta yayınlanan “Rafadan Tayfa” canlandırma serisinin, sinema için hazırlanan ikinci filmi, Rafadan Tayfa Göbeklitepe seyirci ile buluşur. 24 hafta içinde 3,444,814 izleyici ile 55,7325,111 TL hasılatla en çok izlenen yerli animasyon filmi unvanına sahip olur. [7] Bu sayede yayıncılar nezdinde de Türkiye’de üretilen animasyonların güvenirliliği perçinlenmiş olur. (Sektör için çok kıymetli bir kilometre taşı olduğunu düşünüyorum.)
…
Türkiye’deki Güncel Animasyon Stüdyoları
Bu kadar çok stüdyo olduğunu bilmiyordum. Kapılarını çaldığınızda olumlu sonuç almak istiyorsanız dersinizi iyi çalışmış olmanız, yani elle tutulur bir portföy oluşturmanız yararınıza olacaktır. Listeyi mümkün olduğunca güncel tutmaya çalışıyorum. İnternette güven veren, yani bir web sitesi olan, LinkedIn’den faaliyetlerini net olarak takip edebildiğimiz stüdyoları seçmeye özen gösterdim. Eskiden varken şimdi sitesi olmayanları da linksiz olarak bıraktım, belki bir umut toparlanırlar diye.
Ankara
Animanya Animasyon: Reklam, Film…
Animax Animasyon Stüdyoları: Keloğlan Masalları (2021.2.7 site yok)
Mavi Rüya Animasyon: Dede Korkut Hikâyeleri, Reklam (2021.2.7 site yok)
İSF Studios: Rafadan Tayfa, Yade Yade (3D, Dizi, Film)
Adana
Imaginite Studios: Maceracı Yüzgeçler, Z Takımı… (2D, Dizi Film)
Eskişehir
Düşyeri Çizgi Film ve Animasyon Stüdyosu: Pepee, Ayas, Saybek
Resimli Filim: Minyatür Masallar, Bir Varmış Bir Yokmuş, Bizim Ninniler
İstanbul
Siyah Martı: Biz İkimiz, Köstebekgiller, Kimin Tarlası, Kelile ve Dimne
Grafi 2000 Prodüksiyon: Rüya’nın Günlüğü, Fırıldak Ailesi, Koca Kafalar.
Raatsız Animasyon Stüdyosu: Reklam vs…
Gentlemen Visuals: Hande Yener “Havaalanı” Klibi
Robotika Films: Coşku Özdemir’in firması. Reklam vs..
Anima İstanbul: Reklam, Animasyon, FX, Kurs…
Lighthouse Visual Effects: Reklam…
Cherrycherry Animation: Londra merkez olmak üzere İstanbul’da da ofisi var.
Zor Zanaat Prodüksiyon: Tel Ali, Tilki, Çizgi Film Makinesi, Canlı Serüven
Not 1: Beni en çok bu son kısım uğraştırdı ama iyi bir araştırma çıktı. Ekleyeceğiniz şeyler varsa yorum kısmında belirtmeyi unutmayın.
Not 2: Günümüz canlandırma sanatçılarını küçük bir bölüme sığdıramaz oldum onlar için ayrı bir yazı yazacağım ki takibi kolay olsun.
Not 3 [2021]: Yıllar içinde stüdyolar kapandı yenileri açıldı güncel olmayan bilgiler olursa lütfen söyleyin. Teşekkürler.
Kaynaklar
[1]Hürriyet: Altın Portakal’da sansüre karşı ‘Sansür’
[2]Nefise Abalı: Türkiye’de Animasyonun Dünü ve Bugünü
[3]Tasart Dergi: Sayı 7, Sayı 8
[4]Canlandırma Sineması Üzerine – Selçuk Hünerli
ve Bol Miktarda Vikipedi.
[5]Bu sayfaya yorumları ile katkıda bulunan sanatçılar.
Gaye
Çok iyi bir araştırma, teşekkürler. Bu konuda net bilgi bulamadım. çizgi film ile animasyon arasındaki fark nedir acaba?
Serdar A
Teknik ve uygulama farkı var. Animasyon=Canlandırma tam çeviri oluyor, bir fotoğraftan animasyon yapabilirsin; fakat buna çizgi film demek pek uygun olmaz. Eskiden animasyon bu kadar etkin kullanılmadığı için çizgi film ile film farkı açıktı. İşin içine 3D ve görsel efektler girince çizgi film kavramı yetersiz kaldı. Dil canlı bir varlık olduğu için zamanla yeni kavramların türemesi normal. Toparlarsak her çizgi film animasyondur, her animasyon çizgi film değildir. Günümüzde yapılan çoğu çalışma da animasyondur çizgi film değil. Mesela Avangers 2012 filmindeki Hulk, karakter animasyonudur; fakat eskiden Hulk’un da çizgi dizisi vardı doğru bir tabirdi çünkü elle çiziyorlardı. Geçmişten bir örnek vermek gerekirse Hacıvat Karagöz gölge oyunu da bir çeşit animasyon (canlandırma) gösterisidir fakat çizgi film değildir. Bu bağlamda tiyatroya animasyon diyebilir miyiz? Hayır, çünkü zaten içinde canlı var, tiyatro için Aristoteles’in de dediği gibi taklit daha uygun bir karşılık olur.
Gaye
Anladım, çok iyi oldu, sağ ol:)
Levent Elpen
Çizgi Filmciler Derneği, 2011 itibarıyla kapatılmıştır. Zaten gerçek anlamda 1995’den beri faal değildi… Web sitesini hayata geçiren benim. 2005’den 2011’e kadar tek faal alanı da bu web sitesi oldu. Benim gibi gerçek anlamda çizgi film ile uğraşan son yönetim kurulu üyelerine ulaşıp biraz daha zahmetli bir araştırma yapsaydınız, ortada “skandal” bir web sitesi olamayacağını da bilirdiniz ya, neyse… Google’da araştırma yaparken gördüm, sorumlu kişi olarak bilgi eksikliğini gidermek istedim. Yoruımumu onaylayıp onaylamamak, size kalmış…
Bu arada, çizgi film ve CGI ile yapılan teknikler arasında APAÇIK bir fark vardır. CGI ile yapılan animasyonu (canlandırma filmini) “çizgi film” olarak nitelendiremeyiz. Bu itibarla da epey bir kavram kargaşası oluşmuş yazınızda, kusura bakmayın, eleştirmek zorundayım. Canlandırma filminin üç ana tekniği vardır: Ellle çizilen klasik canlandırma filmi, stop-motion ve CGI… Bu eksende toparlarsanız, çizgi filmin eski durumunu ve farklılığını daha net olarak anlayabilirsiniz. Yazınız için elinize sağlık, kolay gelsin.
Serdar A
Aslında benim için sevindirici bir durum ustalara ulaşmayı başarmışım. Ayrıca düzeltme için teşekkürler hemen ekledim. Skandal sözü için de lütfen alınmayın, ben bu kadar önemli bir derneğin sitesinin olmamasına skandal demiştim, Türkiye’de başka da yok hani. Sitenizin tasarımı veya işleyişi için bir şey söylemem zaten anlamsız.
Son olarak da “çizgi film” ile “CGI” teknik farkını kabul ediyorum ama kategorileştirmeyi bahsettiğiniz açıdan ele almıyorum, çünkü bana göre günümüzde bilgisayar olmadan çizgi filmi düşünmek imkansız. Ayrıca bu geçişin de birden olmadığını düşünüyorum, dolayısı ile detaylı baktığımızda devrim değil de dinamik bir evrimleşme söz konusu bence. Ayrıca şuradaki yazımda animasyon çeşitlerini ayrıntılı olarak ele almıştım isterseniz bir inceleyin. https://serdara.com/animasyon-cesitleri-etimolojisi-felsefesi/
Beril Altuğ
Harika araştırma için çok teşekkür ederiz..
Melih
Güzel bir çalışma olmuş ellerine sağlık ama üstat Sezgin Burak’ı unutmuşsunuz.. Çok büyük bir eksiklik lütfen giderin.
Serdar A
http://tr.wikipedia.org/wiki/Sezgin_Burak çok değerli bir sanatçıymış ama animasyona dair bilgi bulmadım sende var mı?
Melih
Yarattığı Tarkan ve Bizimkiler karikatürü biliyorum. Bkz;
http://tr.wikipedia.org/wiki/Bizimkiler_(%C3%A7izgi_roman)
http://tr.wikipedia.org/wiki/Tarkan_(%C3%A7izgi_roman)
Serdar A
Çizgi roman tarihini de katarsak bu liste siteye sığmaz maalesef :/ Bu yazıda animasyon çerçevesinde kalmaya çalıştım.
Yesim
Son yıllarda ya da halen aktif bir şekilde yayınlanan Pepee, Niloya, Canım Kardeşim gibi çizgi dizilerle ilgili bilginiz var mı? Onlarla ilgili bir post da çok bilgilendirici olurdu.
özgür özsoy
elinize emeğinize sağlık. bir ek yapmak isterim; Erdem Taylan var, o da cars, shrek karınca z, inanılmaz aile gibi animasyon filmlerinde çalışmıştır, yine aynı şekilde yıllar önce ki starda olan şampiyonlar ligi programının da stüdyodaki animasyonu yapanlardandır
Ozgur Serdar
Biraz geç kaldım ama ekliyorum şimdi.
Hasan H. Dinçer
Sayfanızla yeni tanıştım. Çok faydalı. “Elif Video” ve “Abrek” diye animasyon yapan firmalarda var. Bunlarda bende çalıştım. Elif Video’nun yaptığı “Emre” ve “Hayy” diye uzun metrajlı çizgi filmler var. Türkiyede ilk bilgisayarla yapılmış uzun metrajlı filmlerdir. Abrek yaptığı “Çanakkale Geçilmez” ve “Hz. Mevlana” ve TRT’de hale devam eden filmler var. Bu projelerde bende çalıştığım için bunlarında ilave edilmesi iyi olur. Saygılarımla.
Ozgur Serdar
Söylediğiniz stüdyo’nun resmi bir sitesi hakkında bir vikipedi makalesi varsa gönderin lütfen, arattım bulamadım.
Elçin
plastilin hamuru yerine seramik hamur olur mu ? çünkü bulamadım henüz bir yerde
Serdar A
Hayalgücünü kısıtlama, her şeyin bir muadili vardır, lego da olur, hamur silgi de olur, ekmek hamuru da olur, belki senin icat ettiğin çözümle plastrinden daha iyi olur. Önemli olan hikaye ve onu nasıl anlatacağındır. Problemlere bulduğun çözümlerle tarzını oluşturursun. (Bir de konu ile ilgili yazıların sonuna soru sorarsan daha iyi olur. Hatta gerçekten Google’da cevabını bulamayacağın şeyleri sorarsan çok çok daha olur senin açından.)
Tuğçe
Çok büyük bir insansınız vallah! 2 gündür sitenizi didik didik ettim, gsl okuyan biri olarak ünide animasyonu isteyip okumakta çok kararsızdım ama şimdi en azından elimde elle tutulur derece belirli kaynaklar var. Çok teşekkür ediyorum size, iyi ki varsınız arsınız ve iyi ki bu site ile bize yardımcı oluyorsunuz :)
Ruhi
Öncelikle emekleriniz için teşekkür etmek istiyorum. 1966 yapımı Tekin ve Oğuz Aralı’ın Koca Yusuf filmini ben izlemiştim. (nette bulamadım) Çizgi filmin Türkiye’deki ilk örneklerinden diye biliyorum. Bence bu yazıya eklenmeli. Ayrıca aşağıdaki linkte de bu konuda ilave bilgilendirici bir yazı var.
Ozgur Serdar
Haklısınız çok önemli bir halkaymış. Ekledim az önce.
Hamdi Arslan
Tez’im için inanılmaz bir kaynak
Ahmet Ercan
Türkiye’deki animasyon stüdyolarına ek:
İstanbul
Yoyo Yapım: Bulmaca Kulesi, Ekoların Bahçesi
Ozgur Serdar
Firmanın web sitesi açıldığında ekleyeceğim. Yaptıkları işler hakkında detaylı bir bilgiye erişmiyorum. Linkedin’de bile hiç post girilmemiş.
Tahsin Özgür
Bir araştırma yaparken bu sayfaya rastladım ve benden ve arkadaşım Şahin’den de bahsedildiğini görünce etkilendim, teşekkür ederim. Yalnız küçük bazı yanlışlar var. Ben Herkül’de (ve sonra Tarzan’da) animatördüm, “lead animator” birilerini yönettiğim anlamına gelebilir. Şahin Ersöz ise Herkül’de animatördü, storyboard çizeri değil. Şahin’in “supervisor”‘u Andreas Deja, benimkiler Herkül’de Ellen Woodbury, Tarzan’da Glen Keane idi.
Ozgur Serdar
Tahsin Hocam düzeltme için çok teşekkürler, söylediklerinizi hemen ekliyorum. Sizin gibi bir ustanın sayfamı ziyaret etmiş olmasından dolayı onur duydum.
Sena
Merhabalar :) Ben animasyon 1. sınıf öğrencisiyim. Haftaya yapacağım teori sunumunda konum “Turkish Animation” olacak inşallah. Nedense animasyon tarihimiz konusunda yeterli bilgi bulabilir miyim şüpheliydim, bu siteye rastlamak çok büyük nimet oldu cidden. Hazırlayan herkesin ellerine sağlık, işin çok çeşitli yerlerini keşfetmiş oldum. Sebebini tam açıklayamasam da, çok küçüklüğümden beri yerli animasyonlara karşı ilgim ve sevgim çoğunlukla minimum olmuştur. Lise dönemlerimde ilgim artsa da araştırmalarım sonucu karşıma çıkan örnekler, animasyon kalitesi iyi olsun ya da olmasın, hep vanilya ve basit gelmiştir bana. Çoğunlukla yeni TRT Çocuk ve türevlerinde çıkan, çocuklar için olan animasyonlardan bahsediyorum. Hepsinde adını tam koyamadığım, tam olarak tespit edemediğim bir “boşluk” olduğunu hissediyordum. Gerek gep-geniş arkaplanların kelimenin tam anlamıyla bom-boşlukları, gerek dialoglar arasında/her hangi bir hareket süresince uzatılan gereksiz zaman boşlukları, gerek süt beyazı pek uslu ve meraklı karakterlerin yeni bir şey sunmayan karakter boşlukları; işler hep bana kendini yarım ve ya uğraşılmamış hissettirirdi. (Bu fabrika ayarı seviyesinde oluş halinin sebebini animasyonun en yaygın kullanım alanının reklamcılık olmasına bağlamak doğru olur mu, hiçbir fikrim yok.) Hala kısmen bu düşünceye sahip olsam da, 2019 Oscar Kısa Animasyon Adayları konulu yazınızda belirttiğiniz gibi, kalitenin yüksek olmamasının sebebi yine coğrafya kadere bağlanabilir. Ama… bağlanmasına gerek yok, derim… Teknik bakımdan binbir çile ile ilerlese de ülkem, işin “directing” kısmı, işin yönetmene ve animatörün ince dokunuşuna bakan kısmının maddi bir değeri yok. Sansür adlı kısa animasyonumuzun varlığını bu yazı sayesinde öğrendim ve şahane buldum, Kebabaluba’yı bilmem kaçıncı kere izleyişim ve animasyonun kalitesini kenara koyarsak işin ironisi ve komedisi ile kendine bağlamaması mümkün değil, Amentü Gemisi yaratıcılığı ve şiirselliği ile tekrar tekrar izlettiren tarihi bir animasyon… Bunların kalitesini belirlemede bütçenin ve ya teknik yeterliliğin değil, işin fikrinin ve yapılış tarzının rolü ön planda diye düşünüyorum. Sadece görülecek değil düşünülecek, benimsenecek, tatmin edecek animasyonlar. Tekrar günümüz için konuşuyorum; çocuklar için, genel izleyici adı altında bile olsa düşündürmek, şaşırtmak, üzmek, tek bir “şeyi” farklı yapmak; renkleri özenle seçmek, sahne tasarımına zaman ayırmak, beyaz ten dışında ten rengi kullanmak, yemek yapar anne işe gider baba aile yapısı dışında etrafa bakınıp örnek bulmak… cepteki paraya ve ya coğrafyaya değil kişiye bakan özellikler diye düşünüyorum. Siz ne düşünüyorsunuz? Günümüz animasyonlarının yönetmenleri iyi iş çıkarıyor mu? Karakterler çeşitli mi, akılda kalıcı mı? İzledikten sonra düşündürüyor mu? Sevdiğiniz, sevmediğiniz örnekler neler? Fikirleriniz benim için çok değerli, kafama estiği gibi eleştiri yapmış olmamı mazur görün.
Ozgur Serdar
Teknoloji, bireysel işleri destekleyecek kadar ilerlese de büyük etkiler sağlayacak animasyonun zemini için kalabalık ekiplere, bu ekipleri besleyecek finans altyapısına, bu ürünleri (çöp olsa da) satacak pazara ve bu pazarın da animatörlere özgür düşünebilecekleri bir yaşam standardına ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Eğer animasyon alanında profesyonel olarak ilgileneceksen, işin kalitesinden önce zemine yapılacak katkılara dikkatini çekmek isterim. Çok iyi sanatçılarımız var, yazının amacı da buna dikkat çekmekti zaten.
Animasyon alanında gelişmiş tüm ülkelerin adalet, düşünce özgürlüğü, sanatçı hakları, refah seviyesi, eğitim kalitesi ve pazar (endüstri) gibi birçok alanda da ilerlemiş olduğunun görüyoruz. Umutsuzluğa kapılın diye söylemiyorum bunları. Aksine ilerde karşına çıkacak sorunlara daha iyi hazırlık yapın diye söylüyorum. Yukarıdaki sanatçılarımız birçoğu da yurtdışında rengini bulmuşlar ve dönüp ellerinden gelen katkıyı yapmaya çalışmışlar.
Sanatçı ne kadar güzel ürün çıkarırsa çıkarsın; asıl kaliteyi, pazarı kontrol edenler belirliyor. Sektöre girdiğinde göreceksin ki pazarı kontrol etmek için de güzel sanatlar mezunu olmak da gerekmiyor. Bu yüzden bu işe gönül vermiş insanların da pazardan pay alacak derecede güçlenmesi gerekiyor. Sektöre girdiğinde ne demek istediğimi anlayacaksın.
İşte yine de tüm bunlara rağmen elimizden geleni yapmalıyız. Saydığın örnekler öyle yapmış ki hâlâ işlerinden söz ediyoruz. Yolumuz açık olsun.