Robotik Sandalye (2006), yönetmenliğini Peter Lynch’in yaptığı, sanatçı Max Dean‘ın, endüstriyel tasarımcı Matt Donovan’ın ve Cornell Üniversitesinden Mekatronik Profesörü Raffaello D’Andrea’nın 1984’te düşünüp ancak 2006’da gerçekleştirebildikleri projenin kısa filmi. Olay sadece filmden ibaret değil sandalye günümüzde hâlâ gösterilerine devam ediyor. Aşağıda ise 2012’de Toronto Gardiner Museum’daki seyircili versiyonunu izleyebilirsiniz.
Sanatın, felsefenin, mekaniğin, elektroniğin ve yazılımın bir araya geldiği harika bir eser. Modern sanat eserlerini değerli kılan, bir çok felsefi soruya da kapı açma girişimidir. Bu eser zihnimde bunu gerçekleştirmeyi başardı.
Videoda sanki hayata yeni başlayan bir canlının mücadelesine benzer bir çabayla karşılaşıyoruz. Dağılan sandalye debeleniyor, bir bacağına ulaşmayı deniyor, denk gelemiyor, sonra tekrar deniyor. (Çoğu insandan daha azimli.) Hata yapıyor, yılmıyor. Sonra başarıyor ve diğer adıma geçiyor. Farkında olmadan gözümüzde bir canlılık kazanıyor. Tamamen toparlandıktan sonra seyircilerin alkışlamasından bunu çıkartabiliriz. Sonuçta bir sandalye; ama sade bir “sandalye” değil, aynı zamanda bir simge.
Mühendislik açısından da harcanan emek beni çok etkiledi. Kolaycı sanatçılar gibi basit bir şaka ile geçiştirme yok. Mikrodenetleyicisinde kullanılan yazılım da yine burada makinedeki hayalet metaforuna karşılık geliyor. Hep bahsettiğim Ghost in the Shell. “Ruhumuz bizim yazılımımız mı?” sorusunu hatırlıyorum.
Kavramsal altyapısının yanında ciddi bir alış-veriş de söz konusu. Burada disiplinler arası yardımlaşmanın da güzel bir örneği hissediliyor. Her web sitesi kendine yakın olan kısmından olayı ele alsa da bu bir ekip işi (misal IMDb gitmiş yönetmenin adını yazmış, bir sanat sitesi gitmiş sadece sanatçının adını yazmış). Her alana dokunan böyle ortak eserleri kategorileştirmek de imkansız. Eser bana göre 2006’da yapılan kısa filmden de aşkın bir konumda. Bu bir sandalyenin varoluş hikayesi. Çünkü sandalye, filmden ayrı kişisel gösterilerine de devam etmekte.
Sisifos Söyleni de dahil bu esere. Hani tanrılar tarafından bir kayayı dağa çıkarmaya mahkum edilmiş mitolojik bilge karakter. Sandalyenin tekrar dağılması ise Sisifos’un kayasının tekrar aşağıya yuvarlanması gibidir. Aynı hayat gibi, sonunda hep ölüm vardır. Her toparlanma girişimi ise yeni bir doğumdur. Sonunu bildiği halde mızıkçılık yapmaz ve mücadeleye devam eder.
Bir “robotik sandalye”nin beni bu kadar etkileyeceğini düşünmezdim.
Sanatı sevin.
Cedy
Sanatı seviyoruz :)
Teşekkürler!